Ufak bir tepenin üzerinde beyaz duvarlı, kiremit çatılı, tek katlı, sade, küçük bir ev, arkasında ise kocaman gökyüzü. Bazen bembeyaz bulutlar mavi gökyüzü üzerinde dans ediyor, bazen kapkara bulutlar evin etrafını sarıyor, bazen karanlık bir gecede gökyüzü yıldız yağmuruna tutuluyor, bazen de sisten ne gökyüzü ne ev doğru düzgün görünüyor. Küçük bir evin arkasında gökyüzünün birçok etkileyici halini görüp büyüleniyoruz.
İtalyan fotoğrafçı Manuel Cosentino, bu projesi için iki yıl boyunca aynı lokasyonda çekimler yapıyor ve küçük bir evin arkasında gökyüzünün mevsimlere, saatlere göre değişen hallerini, farklı hava koşullarını görüntülüyor. Fotoğrafçı bu küçük evi belirli bir uzaklıktan fotoğraflıyor ve küçük ev fotoğrafın hep sağ alt köşesinde yer alırken evin etrafında olanlar her fotoğrafta değişiyor. Bu fotoğraf projesi çoğu zaman fark etmediğimiz güzellikte ve etkileyicilikte olan doğayı ve onun değişen hallerini çok basit fakat çarpıcı bir şekilde gözler önüne seriyor.
Fotoğrafçı Cosentino'ya göre proje farklı farklı hikayeler anlatıyor. Mavi gökyüzünü kaplayan beyaz bulutlar büyük patlamayı andıran bir sahne yaratarak her şeyi harekete geçiriyor. Sislerle kaplı fotoğrafsa bir başlangıcı, yeni beyaz bir sayfayı temsil ediyor ve bunu ne şekilde dolduracağını seyirciye bırakıyor. Proje, seyirciyle fiziksel bir etkileşim kurmayı amaçlıyor ve seyirciye bir izleyici olarak başladığı projeye katılımcı olarak devam etme olanağı tanıyor. Projenin sergilendiği galerilerde, fotoğraflar boş sayfalarının sağ alt köşesinde küçük ev olan bir sergi kitapçığıyla gösteriliyor ve ziyaretçilere bu evin arkasına kendi hikayelerini, sahnelerini çizme şansı tanıyıp projeye aktif olarak katılma imkanı sunuyor.
Proje aynı zamanda kimlik kavramını da mekan üzerinden işliyor. 18. ve 19. yüzyılda yükselen toprak ve ulusal kimlik ilişkisini ev ve gökyüzü gibi sınırlar ötesi ve evrensel temalarla yıkan fotoğrafçı, hepimizin paylaştığımı bir aidiyet ve sorumluluk hissine atıfta bulunuyor. Çektiği evin nerede olduğu sorulduğunda ise evin nerede olduğunun önemi olmadığını bunun coğrafi bir lokasyonu aşıp bir fikir olarak kalmasını yeğlediğini dile getiriyor ve ne de olsa hepimiz aynı gökyüzü altında yaşıyoruz diye ekliyor.
Manuel Cosentino, Roma'da Istituto Europeo di Design'da eğitimini tamamladıktan sonra Londra'da film endüstrisinde görsel efekt sanatçısı olarak çalışmaya başladı ve Harry Potter gibi pek çok filmde çalıştı. Ardından fotoğrafa odaklanmaya karar veren fotoğrafçı İtalya'ya taşındı ve çalışmalarına İtalya'da devam ediyor. Sanatçının bu projesini ve diğer projelerini sanatçının websitesinden inceleyebilirsiniz.